Aralarında Fark Olmayan İki Tehlike ;Suni Gübre ve Margarin
Suni Gübre ve Margarin
İnsan vücudunda birikinti yapması açısından gübre ve margarin birbirine çok benzer. Gübre de birikinti yapar ve aynen margarin gibi görülür. O da margarin gibi organları tutar. O yüzden gübre ve margarini birbirinden ayırt etmek çok zordur. Bu durumda tırnaklar kalın ,sarı veya gri olur.
Gübre derken kastettiğimiz doğal değil, suni gübredir. Suni gübre ziraatte, özellikle çay ve fındık için çok kullanılır. Bu sentetik gübreye Avrupa gübresi de diyorlar ve her yerde köylü insanlar onu bilinçsizce elleriyle serpiyorlar. Sonra o gübre avluda yatıyor ve çocuklar kum yerine gübreyle oynuyorlar. Şimdi onların hepsi korkunç hasta oldular.
Gübre ve margarin birikintilerinin birleşerek karaciğer, böbrekler ve beynini tutmuş olan hastalar var. Bu birikintiler belli bir zamana kadar hiç belirti vermez. Daha sonra parçalanmaya başlarlar ve parçalanma başladıktan sonra korkunç tehlike meydana gelir. Çünkü o zaman yakıcı bir gaz oluşturarak bütün organları ve dokuları yakar. Daha sonra cihazlara bakıldığın- da “Hızla yayılan bir kanser çeşidi” diyorlar ama o kanser değildir. Aslında kanser, gübre veya margarin birikintisi olması fark etmez. Hatta kanser olması daha iyidir çünkü eğer margarin, gübre, DDT ve dioksin parçalanmaya başlarsa bu süreci durdurmak imkânsız olur. Bu birikintiyi sadece parçalanmaya başlamadan önce çıkarta- biliriz. Bu birikintiler parçalanmaya başladığında bütün belirtiler ortaya çıkar. İştah kaçar, halsizlik ve ağrılar olur. Bu durumu gören doktor hemen “Kanser oldun.” diyor ve sonra kemoterapi verilmeye
başlanıyor. Vücutta DDT parçalanırken dioksin oluşur ve dokuları yakar. Vücut zaten zehirlerle dolu olduğu halde yakıcı gazlar oluşur ve üstüne bir de kemoterapi verilir. Bu durumda insan nasıl yaşayabilir?
Karaciğerinde parçalanmamış DDT olan, 82 yaşında bir hanım gördüm. DDT organda kuzu gibi yatıyordu.
Düşmanlarımız olan ilaç üreticileri aslında hidrojenize yağları ürettikten sonra çok başarılı oldular. DDT üretildiğinde kadınlar sütsüz kaldılar. Bu madde yağlı dokularda, özellikle üreme organlarında ve karaciğerde birikim yaptı.